TÜRKİYE’DE KONUT KOOPERATİFLERİNDE KURUMSAL YAPILANMANIN ÖNEMİ
Hüseyin ÖZDEMİR/Emekli, Türk Kooperatifçilik Kurumu E.Üyesi
huseyincinaralp@gmail.com
İnsanoğlu yerleşik hayata geçtiğinden beri düzenli bir barınma ortamı oluşturmak için çabalamaktadır.
Dünyanın hemen her ülkesinde temel ihtiyaç olan barınmanın gerektiği gibi karşılanabilmesi için ya devlet müdahaleleri ya da ortak hareket edilerek (kooperatifleşilerek) güç birlikleri oluşturulmuştur (Geray, 1992: 427 vd).
Kooperatifleşmenin güç birliği olduğunu teyit eden önemli tespitlerden birine de Türk Kooperetifçilik Kurumunun kurulması amacıyla 1 Şubat 1931’de M.Kemal Atatürk’ün İzmir Ticaret Odasında yaptığı konuşmada rastlanmaktadır. “…. “kanaatim o dur ki muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır, kooperatif yapmak maddi ve manevi kuvvetleri zekâ ve maharetleri birleştirmektir” (TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23.Dönem, 2010).
Atatürk, Ankara memurlar kooperatifinin 1 no’lu kurucu ortağı olarak kooperatifçiliğin ülke ve kişilere sağladığı menfaatlerin ne kadar elzem olduğunu fiilen de göstermiştir.
Kooperatifler üzerinde taşıdığı misyon ve sorumluluğun gereği olarak insanlığın yaşam düzeyini yükseltmekte, gelişmekte olan ülkelerin iktisadi ve sosyal kalkınmasında önemli rol oynamaktadır(Turan, 2002:85).
Özellikle konut kooperatifleri çarpık gecekondu yapılanmasından kurtulup daha çağdaş mekânlarında yaşama kavuşmada önemli bir lokomotif rolü üstlenmektedir.
Bizde Ahilik sisteminin ruhunu taşıyan kooperatifler, toplumsal yaşamın gereği olarak herhangi bir sınıf, yöre, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin uyum içinde birlikteliğin göstergesi olmuştur. Kooperatifler yasasının 1.maddesinde kooperatifler: “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tanımlanmıştır.
Peki günümüz kooperatifleri, kuruluş misyonlarını veya birlik ruhunu günümüzde yeterince muhafaza edebiliyor mudur?
1980 öncesi kooperatifçiliğin kendisine yüklediği misyon ile bu günkü kooperatifçilik arasında önemli farklar bulunmaktadır.
Belki de yıllar içinde kooperatifler öylesine yoğun sorunlarla boğuştu ki temel misyonlarının dışında, çözülemeyen sorun yumakları, yasal yükümlülükler, denetim, idare ve üye sorunlarıyla uğraşmaktan asıl hedeflerine odaklanmayı unuttular.
Birlik beraberlik ruhu ise tamamen maddi yöne evrilmiş durumdadır. Elbette kooperatiflerde maddi menfaat birlikteliği önemli ve önceliklidir.
Ancak birlik olmanın gereği olarak bir sinerji oluşturma amacı da bulunur.
Eğer sinerji oluşturma ruhu kaybedilirse hedeflenen maddi menfaatlere de ulaşmak güçleşir. Bu anlamda da kooperatifçiliğin önemli tahribatlara uğradığı ve bütüncül bir yaklaşımla sorunlarına çözümler üretilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır (Güreşçi ve Gönç, 2017:223 vd).
Peki asıl amacına yeniden dönmek için kooperatifler için neler yapılabilir?
Bunun için önce kurumsallaşma kapasitesinin güçlendirilmesi gerekir. Ülkemizde milyonlarca ortağı bulunan kooperatifler üç ayrı bakanlığın kontrolünde faaliyet göstermektedir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı).
Farklı düzey ve konularda oluşturulan kooperatifler nedeniyle bu tür çok başlılığa sahip olan sistemin daha etkin işleyebilmesi için tek bir yerden yönetilmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
Örneğin “Kooperatifçilik Bakanlığı” gibi bir oluşum, Türkiye’nin çok farklı düzeylerde birliktelik gerektiren işlerde öncü olabilir.
Bu tür bir oluşumun sadece münferit grupların menfaatlerini koruyup kollayan bir yapı olmaktan ziyade (konut, gıda, tarım vb) toplumun geneli için gerekli olan hizmet ve yatırımlar için de önemli bir adım olması mümkündür. Örneğin genel ve geniş düzey kooperatifleşmeler sayesinde toplumda tüm kesimlerinin ortak katılımıyla köprülerin, hastanelerin, yolların yapılması mümkün olabilir ve bu yapılardan elde edilen gelirler, yapımına katkıda bulunan ortaklara paylaşılabilir/yeniden dağıtılabilir. Bu sayede yıllardır tartışılan Vatandaşlık Geliri kavramının etkin bir finansal sistemle uygulanması sağlanabilir (Buğra ve Keyder, 2007).
Daha farklı bir ifade ile vatandaşlara açıktan nakdi ve ayni yardım vermek yerine, ortak oldukları hizmet yatırımlarından gelir elde etmesi sağlanabilir.
Üstelik bu ortaklığın mutlaka para ile olması da gerekmez. Emek gücü suretiyle ortaklığın da mümkün olduğu bir sistem geliştirildiğinde, kamu hizmetlerinde çalıştırılan vatandaşların hem işsizlik sorunu çözülür hem de ömür boyu ek gelire sahip olmaları sağlanabilir.
Bu kişilere belirli bir ücret verilmekle birlikte harcadıkları emekleri karşılığında, katkıda bulundukları yatırımlara ortak olmaları sağlanarak belirli hisse/pay verilebilir.
Böylece hem ülkenin hizmetlerinden pay alan vatandaş sayısı artar hem de kooperatifleşme/ birlikte hareket etme sayesinde kamu kaynakları daha etkin kullanılabilir.
Elbette öneriler bu sistem için kooperatifçilik yasasında köklü değişikliklerin yapılması gerekir. Bu köklü değişim yanında bir takım teknik önerilerde de bulunmak istiyoruz:
Kooperatiflerin yeterli ve etkili bir şekilde geliştirilmesinden sorumlu olan yönetim ve denetim kurulu faaliyetlerinin, yasalara uyum denetlemesinin bakanlık ya da il müdürlüklerinde görev yapan ve işleri öncelikle bu olan uzman kişilerce yürütülmesi,
Yönetim ve denetim kurullarının seçimlerinde vekâleten oy kullanılmasının noter tasdikli olması, Genel kurulda seçilen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin eşit ödenti, eşit hizmet ilkelerine bağlı kaldıkları ya ilgili bakanlık ya da dışarıdan bağımsız kişilerce denetlenip her bilanço döneminde üyelerin bilgilendirilmesi,
Kooperatif denetim kurulu başkanın kooperatifçilik bilgisi ve deneyimi olan kişiler arasından seçilmesi,
Kooperatif yönetim üye ve denetçileri kooperatifin anlamsız zaman uzatmalarından sorumlu tutulup gerekli hukuki müeyyidelerin uygulanması,
Genel kurulda tasfiye kararı alınması halinde kararın ivedilikle uygulanması için müeyyidelerin etkin ve net olması,
Kooperatiflerin yıllık faaliyetlerinin ve bütçelerinin üyeler tarafından incelenip rahatça anlaşılabilmesi için basit formatta hazırlanması ve konu hakkında üyelere gerekli teknik bilgi ve eğitim verilmesi.
Son Söz
Yıllardır kooperatifçilik konusunda önemli gelişmeler sağlansa da ülkemizde kooperatifler bir türlü kurumsal bir tabanda yerli yerine oturamamıştır.
Belirli yasa ve düzenlemeler çerçevesinde faaliyet göstermeleri zorunlu olan bu kuruluşlar hala yöneticilerin keyfi davranışları ile yürütülebilmekte, üyelerinin şikâyetleri ise çoğu zaman ilgisiz kurumlar nedeniyle boşa gitmektedir.
Kooperatiflerin kurumsal yapılanmasındaki eksiklerin önemli ölçüde denetim ve eğitim sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Tespit edilen hususlar hakkında en güncel ve canlı örnek bizzat benim de üyesi olduğum Milas, Güllük Orjan kooperatifidir.
Söz konusu kooperatif yaklaşık 40 yıllık geçmişe sahiptir.
Her genel kurul döneminde tasfiye kararı alınması tartışılır. İki yıl önce yapılan genel kurulda bu hedef başarılmış ve tasfiye kararı alınabilmiştir.
Ancak bu sefer de tasfiye kurulu (bir önceki yönetim kurulu) kararı uygulamamış ve kooperatifi devam ettirmiştir.
Üyelerin bir kısmı bu durumu anlayıp uyarıda bulunurken büyük bir kısmı ne olduğunu bile kavramadan sanki kooperatif devam ediyormuş gibi son genel kurulda yönetim seçimi için oy kullanmışlardır.
Kooperatifte aidatlarını ödeyen bizler gibi farkında üyelere, farkındalıklarımızdan dolayı yeterince hizmet verilmemekte, kooperatifi kazanç kapısı haline getirenleri yeniden yönetime seçen ancak aidat verme gereği duymayan üyelerin parsellerine hizmetler verilebilmektedir.
Tüm bu yaşananlar defalarca bakanlığa ve ilgili kurumlara bildirilmesine rağmen bir sonuç alınamamıştır. Sonuç alınamamasının en önemli nedenlerinden birinin de kooperatiflerde kurumsallaşma eksikliği olduğu düşünülmektedir.
Kaynakça Buğra, A. ve Keyder, Ç. (2007), Bir Temel Hak Olarak Vatandaşlık Gelirine Doğru, İletişim Yay. No:1240.
Geray, C.(1992), “Kooperatifçiliğin Dünya’da ve Türkiye’deki Nicel Gelişimi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi C.47, S.1, ss.427-441. Erişim: 02/12/2019 http://dergiler.ankara.edu.tr/ dergiler/42/454/5176.pdf
Güreşçi, E. ve Gönç, M.(2017), “Türkiye’de Kooperatiflerin temel Sorunları ve Çözüm Önerileri Üzerine Düşünceler”, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi Dergisi, 52 Özel sayı.
TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23.Dönem, 4.Yasama Yılı, 110.Birleşim 02/Haziran/2010 Çarşamba. Erişim: 02/12/2019 https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g_sd.birlesim_ baslangic?P4=20677&P5=B&page1=30&page2=30
Turan, N.(2002), “Kooperatif İşletmelerin Ekonomik ve Toplumsal Kalkınmayı Gerçekleştirmede Başarı Sağlamalarında Etkili Olan Faktörler ve Bu Faktörlerin Türk Kooperatif İşletmeciliği Açısından Ele Alınması”, Afyon Kocatepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi (C.IV, S.2, ss.83-101. Erişim: 02/12/2019 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/19097
Kaynak: Karınca şubat 2020-998 sayı